ÖMER SEYFETTİNİN HAYATI

Ömer Seyefettin Kimdir

Doğum : 11 Mart 1884 Gönen, Balıkesir
Ölüm : 6 Mart 1920 (35 yaşında)
Milliyet : Türk
Meslek : Şair, öğretmen ve asker
Konu : Hayatı
Akım : Türkçülük
İlk eseri : Ashab-ı Kehfimiz (1918)
Etkilendikleri : Ziya Gökalp

Ömer Seyfettin (Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği)


Ömer Seyfettinin Hayatı

Ömer Seyfettin (d. 11 Mart 1884 Gönen Balıkesir, – 6 Mart 1920 İstanbul), Türk edebiyatının önde gelen hikaye yazarlarındır. Asker, boksör ve güçlü bir edebi yeteneği olan bir öğretmendir. Türk kısa hikayeciliğinin kurucu ismidir. Ayrıca edebiyatta Türkçülük akımının kurucularındandır. Türkçe'de sadeleşmenin savunucusudur. Kısa ömrüne çok sayıda eser sığdırmıştır.

1884 yılında Gönen'de (Balıkesir) doğdu. Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'le, Fatma Hanım'ın ikisi küçük yaşlarda ölen dört çocuğundan birisidir. Öğrenimine Gönen'de bir mahalle mektebinde başladı. Ömer Şevki Bey'in görevinin nakli dolayısıyla Gönen'den ayrılan aile İnebolu ve Ayancık'tan sonra İstanbul'a geldi.

Ömer Seyfettin, önce Aksaray'daki Mekteb-i Osmanî'ye, 1893 ders yılı başında da Eyüp'teki Askerî Baytar Rüştiyesi'ne kaydedildi. Bu okulu 1896'da tamamlayarak Edirne Askerî İdadîsi'ne devam etti.[1][2]

Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri “Hiss-i Müncemid”, “Ömer” imzasıyla 1900'de “Mecmua-i Edebiye”de yayınlandı. İlk öyküsü “İhtiyarın Tenezzühü”, 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları “Rumeli” gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.[2][3]

1900'de İdadî'yi bitirerek İstanbul'a döndü. Burada Mekteb-i Harbiye-i Şahâne'ye başladı. 1903 yılında Makedonya'da çıkan karışıklık üzerine "Sınıf-ı müstacele" denilen bir hakla imtihansız mezun oldu.[1][2]

Ömer Seyfettin, mezuniyetten sonra piyade asteğmeni rütbesiyle, merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Taburu'na tayin edildi. 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atandı. Bu, Ömer Seyfettin için önemlidir; zira bu vesileyle İzmir'deki fikrî ve edebî faaliyetleri takip edecek ve bunlar içerisinde yer alan gençlerle tanışacaktır. Nitekim batı kültürünü tanıyan Baha Tevfik'ten Fransızca bilgisini artırmak için teşvik gördü; Necip Türkçü'den ise sade Türkçe ve millî bir dille yapılan millî edebiyat konusunda önemli fikirler aldı.

Ömer Seyfettin Ocak 1909'da Selanik Üçüncü Ordu'da görevlendirildi. Selanik'te çıkmakta olan Hüsün ve Şiir dergisinin ismi Akil Koyuncu'nun istek ve ısrarı üzerine Genç Kalemler'e çevrildikten sonra 11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan isimli ilk başyazısı imzasız olarak yayımlandı.[1] Ömer Seyfettin'in "Yeni Lisan" başlıklı bu yazısı, "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir.[2]

Genç Kalemler yazı heyetini oluşturanlar Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine dağılmak zorunda kaldı. Ömer Seyfettin yeniden orduya çağrıldı, Yanya Kuşatması'nda esir düştü. Nafliyon'da geçen 1 yıllık esareti sırasında sürekli okumuştu. "Mehdi", "Hürriyet Bayrakları" gibi hikâyelerini bu dönemde yazdı. Hikâyeleri Türk Yurdu'nda yayımlandı. Esareti süresince gerek okuyarak, gerekse yaşayarak yazarlık hayatı için önemli olacak tecrübeler kazandı.[1]

Ömer Seyfettin 1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa'nın organize ettiği Babıali Baskını'na katıldı. Daha sonra askerlikten ayrıldı, yazarlık ve öğretmenlikle hayatını kazanmaya başladı. Türk Sözü dergisinin başyazarlığına getirildi ve burada Türkçü düşüncenin sözcülüğünü yapan yazılar yazdı. 1914 yılında Kabataş Sultanisi'nde öğretmenlik görevine başladı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü.[1][2]

1915'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenlerinden Doktor Besim Ethem Bey'in kızı Calibe Hanım'la evlenmiştir. Bu evlilik Güner isimli bir kız çocuğuna rağmen bozulunca tekrar yalnızlığına döndü.

1917'den ölüm tarihi olan 6 Mart 1920'ye kadar geçen zaman birçok acı ve sıkıntıya rağmen verimli bir hikâyecilik dönemini içine alır. Bu dönemde 10 kitap dolduran 125 hikaye yazdı. Hikâye ve makaleleri Yeni Mecmua, Şair, Donanma, Büyük Mecmua, Yeni Dünya, Diken, Türk Kadını gibi dergilerle Vakit, Zaman ve İfham gazetelerinde yayımlandı. Bir yandan öğretmenlik yapmayı sürdürdü.

Hastalığı 25 Şubat 1920'de artınca yazar, 4 Mart'ta hastahaneye kaldırıldı. 6 Mart 1920'de hayata gözlerini yumdu. Önce Kadıköy Kuşdili Mahmut Baba Mezarlığı'na defnedilir. Daha sonra mezarı buradan yol geçeceği veya araba garajı yapılacağı gerekçesiyle 23 Ağustos 1939'da Zincirlikuyu Asri Mezarlığı'na nakledildi.

En yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem, onun hayatını ve mizacını anlatan, en kuvvetli hikayelerini içeren Ömer Seyfettin ve Hayatı adlı bir kitap yazdı ve bu kitap 1935 yılında yayımlandı. Kısa bir süre sonra da bütün hikâyeleri bir kitap serisi halinde basılmıştır ve bu hikayeler günümüzde de okunmaktadır.

Türk ulusal hikâyeciliğinin sembol ismi ve Milli edebiyat döneminin en önemli ismi olan, Türkçülük akımının kurucularından olan Ömer Seyfettin adına Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yılda bir defa verilen öykü yarışması sonucu, Ömer Seyfeddin Hikaye Ödülü verilmektedir.[1]

Ömer Seyfettinin Sanatı ve Edebi Kişiliği

Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden olan Ömer Seyfettin, Yeni Lisan davasını ortaya atıp savunan ve ona tam bir bağlılıkla ilk başarılı örneklerini veren sanatçıdır. Ömer Seyfettin Türk edebiyatında hikâyeciliği bir meslek haline getiren yazardır. Tanzimat döneminde edebiyatımıza giren küçük hikâye onunla başlı başına bir tür halini almıştır. Konularını çoğunlukla gerçek hayattan aldığı hikâyeleri ile toplumda milli bilinci uyandırmaya çalışmıştır. Beyaz Lale, Bomba, Hürriyet Bayrakları, Ashab-ı Kehfimiz, Bahar ve Kelebekler, Kızıl Elma Neresi? bu amaca; uygun hikâyelerdir. Tarihi kahramanlık olaylarını işlediği hikâyelerinde ulusta kendine güven duygusu uyandırmaya çalışmıştır. "Vire, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Forsa, Topuz", bu türden hikâyeleridir. Toplumun aksayan yönlerini mizah yoluyla eleştirmiştir. O, Batılılaşma özentisi içindeki tiplere karşıdır. "Yüksek Ökçeler, Koç, Külah, Nasıl Kurtarmış, Çakmak" gibi hikâyeleri mizahla ilgilidir. Ömer Seyfettin hikâyelerinin konularını günlük yaşamdan, anılardan ve tarihteki kahramanlık örneklerinden almıştır. Yazarın dili yalın ve anlaşılırdır. Hikâyeleri gücünü, anlattığı çekici olaylardan alır; hikâyeler çoğu zaman beklenmedik biçimde sona erer. Hikâyelerinde gözlem önemlidir, realizmin etkisi görülür. Yazar, karakter bulmada oldukça başarılıdır. Ancak hikâyelerinde psikolojik açıdan bir derinlik yoktur. "Efruz Bey", yazarın roman türündeki eseridir.[4]

O yıllarda Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük gibi akımlar tartışılıyordu.Ulusçu, halka doğru yönelişler ağırlık kazanılıyordu. buna koşut olarak edebiyatta da ulusal kaynaklara da dönme düşüncesi yaygınlaşmaya başladı.Tanzimat'tan beri süregelen dilde sadeleşme bu düşünce ile benimsendi.İşte Ömer Seyfettin makaleleriyle halkın anlayacağı bir dilden yazmayı savunurken öykülerinde örnekler verdi.Bu yıllarda Ömer Seyfettin'in etkilendiği ve beslendiği kaynaklara eğildiğimizde Ziya Gökalp'in yanında; İzmir yıllarında Baha Tevfik, Mehmet Necip, Yakup Kadri, Şehabettin Süleyman gibi yazarlarla ilişki kurmasının düşün dünyasını zenginleştirdiğini görmekteyiz .Fransız Edebiyatını yakından izlemiş, Maupassant, Emil Zola'dan etkilenmiştir. 1909-1913'te Makedonya'da Balkanlar'daki ulusal kurtuluş mücadelesini yakından görmesi onun ulusal bilince ulaşma düşüncesini oluşturmuştur.Bu yıllarda, Türkçülük anlayışını destekleyen öyküler yazmıştır. 1917-1920 yıllarında yazdığı öykülerde toplumsal eleştiri ve tartışma vardır.Son dönem öykülerinde ise gülmeceye ağırlık verdi.Ömer Seyfettin öykülerinde "betimleme, ruhsal çözümlemeler"in yerini "olay"lar alır.Öykülerini kişi-çevre-olay üzerine kurmuştur.Serim-düğüm-sonuç bölümlemesine göre geliştirir. Folklordan ve halk edebiyatından yararlanır."Çok sayıda öykülerinin yanında üçde roman yazmıştır.Edebiyatımızda öykü geleneğinin oluşmasının temel taşlarından olan Ömer Seyfettin savaş sonrası yıllarında umutsuzluk ve karamsarlık içinde yaşayan insanlara iyimserlik aşıladı, umut verdi.[5]

Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1. Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Sağlık durumu bozulup ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı.[2]

Ömer Seyfettin, Türk hikâyeciliğinin usta kalemi ve ünlü simalarından biridir. Ömer Seyfettin hayatını ve sanatını milliyetçilik idealinin gerçekleşmesi için çalışmaya adamıştır. Dilde sadeleşme yolunda inançla yürümüş ve önemli mesafeler almıştır.

Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında dilde başlattığı sadeleştirme hareketi ve hikâyeciliği ile tanınır. Kullanılan sade Türkçe'nin edebiyat lisanımıza girmesi için çaba sarf eden ve bunda başarılı olan bir sanatçıdır. “Genç Kalemler” dergisinde yayınladığı “Yeni Lisan” isimli makalesi o günlerde büyük yankı yaptı ve çığır açtı. İlgiyle karşılanan bu makalede Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının her yönü ile Türk'e dönük olmasını, saf ve sade Türkçe kullanılmasını savunuyordu. Kendi yazdığı hikâyelerde de bu görüşünü başarı ile uygulamış ve eserleri günümüzde hâla okunmakta ve sadeleştirmeye gerek duyulmadan anlaşılmaktadır.

Akıcı ve ilgi çekici bir üslubu vardır. Çok kuvvetli anlatış gücü ile gereksiz uzatmalar ve süslü anlatımlardan uzak, sade bir anlatımla konulara yaklaşmış ve hikâyelerini beklenmeyen sonuçlara bağlamıştır. Hikâyelerinde okuyuculara iyilik, doğrulu ve ahlakî üstünlük vasıflarını taşıyan ibret dersleri vermeye çalışmıştır.

Ömer Seyfettin şiirde yazardı. Önceleri aruz vezniyle yazarken son zamanlarında hece vezniyle de yazmıştır. Yalnız, edebi kişiliğini asıl ortaya koyan eserleri hikayeleridir. “Foya” ve “Sultanlığın Sonu” adlarında iki romana başlamışsa da ölünce bunlar yarıda kalmıştır. Bu arada “Tanin” ve “Vakit” gazetelerinde yayınlanmış birçok makalesi de vardır.[3]

Ömer Seyfettinin Eserleri

Ömer Seyfettinin Şiirleri

1.Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)

Ömer Seyfettinin Romanları

1.Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
2.Efruz Bey (1919)
3.Foya (Yarım kalan roman denemesi)
4.Sultanlığın Sonu (Yarım kalan roman denemesi)
5.Yalnız Efe (1919, 1988)

Ömer Seyfettinin Öyküleri

1.Acaba Ne idi?
2.Acıklı Bir Hikaye
3.Aleko
4.And
5.Antiseptik
6.Aşk Dalgası
7.Aşk ve Ayak Parmakları
8.Apandisit
9.At
10.Ay Sonunda
11.Baharın Tesiri
12.Bahar ve Kelebekler
13.Balkon
14.Başını Vermeyen Şehit
15.Bekarlık Sultanlıktır
16.Beyaz Lale
17.Birdenbire
18.Binecek Şey
19.Bir Hatıra
20.Bir Hayır
21.Bir Kayışın Tesiri
22.Bir Temiz Havlu Uğruna
23.Bir Vasiyetname
24.Bit
25.Bomba
26.Büyücü
27.Cesaret
28.Çanakkale'den Sonra
29.Çakmak
30.Çirkinliğin Esrarı
31.Dama Taşları
32.Devletin Menfaait Uğruna
33.Diyet
34.Dünyanın Düzeni
35.Düşünme Zamanı
36.Eleğimsağma
37.Elma
38.Falaka
39.Ferman
40.Fon Sadriştayn'ın Karısı
41.Fon Sadriştayn'ın Oğlu
42.Forsa
43.Gizli Mâbed
44.Gürültü
45.Havyar
46.Hafiften Bir Seda
47.Horoz
48.Hürriyet Bayrakları
49.İffet
50.İki Mebus
51.İlk Cinayet
52.İlk Düşen Ak
53.İlk Namaz
54.İnsanlık ve Köpek
55.İrtica Haberi
56.Kaç Yerinde
57.Kaşağı
58.Kerâmet
59.Kıskançlık
60.Kızıl Elma Neresi?
61.Koleksiyon
62.Korkunç Bir Ceza
63.Kumrular
64.Kurbağa Duası
65.Kurumuş Ağaçlar
66.Külah
67.Kütük
68.Lokanta Esrarı
69.Makul Bir Dönüş
70.Mehdi
71.Mehmaemken
72.Memlekete Mektup
73.Mermer Tezgah
74.Miras
75.Muayene
76.Muhteri
77.Müjde
78.Nakarat
79.Namus
80.Nasıl Kurtarmış?
81.Nâdan
82.Nezle
83.Niçin Zengin Olmamış?
84.Nişanlılar
85.Nokta
86.Öpücüğün İlkel Biçimi
87.Pamuk İpliği
88.Pembe İncili Kaftan
89.Perili Köşk
90.Piç
91.Pireler
92.Primo Türk Çocuğu
93.Ruzname
94.Rüşvet
95.Rütbe
96.Şefkate İman
97.Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür
98.Tavuklar
99.Teke Tek
100.Terakki
101.Teselli
102.Topuz
103.Tos
104.Tuhaf Bir Zulüm
105.Tuğra
106.Türbe
107.Türkçe Reçete
108.Uzun Ömer
109.Üç Öğüt
110.Velinimet
111.Vire
112.Yalnız Efe
113.Yeni Bir Hediye
114.Yemin
115.Yuf Borusu Seni Bekliyor
116.Yüksek Ökçeler
117.Yüzakı
118.Zeytin Ekmek

Yorumlar